OTG-VİZE-SORU




Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi
1. Ünite Sorularla Öğrenelim

Osmanlı Türkçesi Alfabesi

1. Soru

Osmanlı Türkçesi nedir? 

Cevap

Osmanlı Türkçesi, Oğuz Türkleri’nin Anadolu’da geliştirdikleri yazı dilinin ikinci dönemidir. Özellikle İstanbul’un fethiyle birlikte bu kentin yeni bir bilim, kültür ve uygarlık merkezi hâline gelmesiyle gelişmeye başlayan bir yazı dilidir. XVI-XIX. yüzyıllar boyunca günlük dilden oldukça farklı olarak iki seviyede gelişme gösterdiği görülen bu yazı dilinin en belirgin niteliği kelime dağarcığının zengin, dolayısıyla anlam ve kavram çeşitliliği bakımından anlatım gücünün gelişkin ve ergin olmasıdır.


2. Soru

Osmanlı Türkçesi gelişme sürecinde kaç seviyeye yönelmiştir? 

Cevap

Osmanlı Türkçesi gelişme süreci içinde iki ayrı seviyeye yönelmiştir. 


3. Soru

Osmanlı Türkçesinin gelişme sürecinde yöneldiği ilk seviyenin özellikleri nelerdir? 

Cevap

Osmanlı Türkçesinin ilk seviyesi, kimi yönleriyle konuşma dilinden oldukça farklıdır; ancak geniş bir okur-yazar kitlesi tarafından kolayca okunup anlaşılabilir bir nitelik taşır; daha çok faydayı öne alan, anlatım dilini araç olarak gören bir anlayışa dayanır. Bu yüzyılların pek çok yazarı eserlerinin kolay anlaşılmasını, dolayısıyla geniş kesimlere ulaşmasını amaçladıklarından bu seviyede bir dili kullanmayı yeğlemişlerdir. 


4. Soru

Osmanlı Türkçesinin ikinci seviyesinin özellikleri nelerdir? 

Cevap

İkinci seviye sanat amaçlıdır. Daha da zengin bir kelime kadrosu yanında, özellikle ortak İslam kültüründen beslenen bilgi ve kültür unsurlarına
geniş yer verir. Yüksek kültürlü bir toplum kesimine, açıkçası zamanın seçkinlerine hitap eder. Kendine özgü bir zevk ve güzellik anlayışını öne çıkaran bu dil sanat amacı güder. Dil bu seviyede artık ‘araç’ olmaktan uzaklaşmış, ‘amaç’ hâline gelmiştir. Amaç sanatkârca yazmak, hüner sergilemek, ustalık göstermektir. Konuları bakımından öğretici kimi eserlerde bile böyle bir dilin kullanılmış olması, bu amacı açıkça ortaya koyar. Dil bu seviyede daha çok nesir (düz yazı) türünde kullanılmıştır.


5. Soru

Halk dili nedir? 

Cevap

Halk dili terimiyle anlatılan, genel olarak günlük hayatta insanların iletişim kurmakta kullandıkları dil, yani konuşma dilidir. Buna “sesli dil” de
denmektedir. Bir dilin gelişme tarihi içinde sesli dilin belirli bir zaman dilimindeki durumunu belirlemek kolay olmadığı gibi, gelişme basamaklarını izlemek de mümkün değildir. Bu yüzden dilin tarihî dönemleri bakımından bu terime yükleyebileceğimiz anlam, “günlük konuşma dili” değil de
yazılı metinlerde niteliği belirlenebilen dil, demek ki bir bakıma “yazıya geçirilmiş konuşma dili”dir. Halk dili ortak anlaşma dilidir, bu yüzden herkesçe anlaşılır olmak zorundadır. Toplum içinde, eğitim seviyesi ve yeri ne olursa olsun, herkesin böyle bir dil kullanması hem olağan, hem gerekli, hem de kaçınılmazdır. Doğal olarak böyle bir dilin kelime dağarcığının ve anlatım olanaklarının çok da geniş olması beklenemez. Toplu yaşayışın gerekli kıldığı ilişkiler içinde kişiler arasında iletişim aracı olarak kullanılan halk dili, bu yüzden köküne daha bağlı, başka dillerin etkisine oldukça kapalı, hızlı değişime karşı ise dirençli ve korumacıdır.


6. Soru

Halklılaştırma ne demektir? 

Cevap

Halk dilinin kuşkusuz bir de edebiyatı vardır ve bu edebiyat kendi geleneğinden kopmadan yüz yıllarca geniş kesimlerin beğenip paylaştığı, titizlikle koruyup sürdürdüğü bir edebiyattır. Toplumların yeni kültür ve medeniyet çevreleriyle karşılaşmalarından doğan etkilerle ortaya çıkan değişimler kaçınılmaz olsa da, bu edebiyatın dilinin günlük konuşma diline göre çok da farklılaşmadığı bir gerçektir. Böyle bir dilde, değişen inanç, anlayış ve eğilimlerin ve bunların yön verdiği hayat tarzlarından doğan günlük ihtiyaçların zorlamasıyla alınmış olan kelimeler de halklılaştırılmıştır. Bir diğer ifade ile halklılaştırma başka dillerden alınmış kelimelerdeki sesçe yabansı yanların bir dili konuşan halk tarafından kendi dilinin ses düzenine uygun hâle getirilmesidir.


7. Soru

XV. yy'da İstanbul’da eğitimli, aydın kimselerin konuştukları dil olan “İstanbul Türkçesi” nasıl gelişmiştir? 

Cevap

Medrese eğitiminin yaygınlaşması, doğal olarak okur-yazar oranının artması sonucunu doğurmuş, buna bağlı olarak Arapça ve Farsça öğrenenlerin sayısı hızla çoğalmıştır. Bu arada Fars edebiyatına karşı geniş bir ilgi uyanmış, bu ilgi aruzla yazılmış birçok manzum eserin Türkçe’ye aynı ölçü kullanılarak manzum çevirilerinin yapılması yolunu açmıştır. Öte yandan medrese eğitimi görmüş olanların edebiyat sanatı bilgileri de edinerek aruzla ve özellikle Fars edebiyatını örnek tutarak şiir yazma hevesi giderek artmış, bu arada edebiyata duyulan ilgi ve şaire verilen destek de bu hevesleri beslemiştir. İşte bütün bu sebeplerle yazı diline çoğalan ölçüde kelime girmeye başlamıştır. Türkiye Türkçesi’nin ilk dönemi içinde başlayan bu gelişmenin XV. yüzyılın ortalarına kadar oldukça yavaş yol aldığı görülür. Özellikle beylikler döneminde ve Osmanlı Beyliği’nin kuruluş çağında yapılan geniş çeviri çalışmalarının hazırladığı bu gelişme, beylerden büyük destek görmüş, ancak bu dönemin beyleri halk dilinin sınırlarını aşan böyle bir dile ve bu dille kurulmaya çalışılan bir edebiyat akımına uzak ve yabancı kalmışlardır. XV. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak özellikle büyük medreselerin bulunduğu, bu yüzden de birer bilim ve kültür merkezi olma yolundaki İstanbul, Bursa ve Edirne gibi şehirlerde söz konusu gelişme daha hızlı seyretmiştir. İşte bu hızlı gelişmenin etkisiyle giderek farklılaşan halk dili Osmanlı Türkçesi döneminde, “şehirli dili” denebilecek bir okumuş kesim dili niteliği kazanmış, özellikle İstanbul’da eğitimli, aydın kimselerin konuştukları bu dil “İstanbul Türkçesi” adını almıştır.


8. Soru

İstanbul Türkçesi denilen dilin özellikleri nelerdir? 

Cevap

İstanbul Türkçesi özellikle İstanbul’da eğitimli, aydın kimselerin konuştukları dildir. Geniş bir okumuş kesimin konuşma dili olan bu gelişmiş ve zengin dil, aynı zamanda yazı dili olarak da, özellikle edebiyatın nesir türünde yaygın olarak kullanılmıştır. Başlıca özelliği yabancı dil
kalıplarına oldukça az yer vermek olan bu dilin daha çok geniş kitlelere ulaşmayı amaçlayan öğretici ve eğitici eserlerde kullanılmış olduğu görülür.


9. Soru

Edebiyat dili nedir? 

Cevap

Edebiyat dili, daha çok ‘yazı dili’ anlamında kullanılır. Bununla birlikte bu terim, dar anlamda Osmanlı Türkçesi döneminde toplumun yalnızca belli kesimlerine hitap eden, şiirde ve nesirde “sanat dili” olarak gelişmiş bir dil seviyesi için de kullanılmaktadır. Bu dilin sokak (konuşma) diliyle neredeyse hiçbir ilgisi bulunmadığı gibi, şehirli diliyle de pek yakınlığı bulunmamaktadır. Bu dili belirleyen ana nitelik, kullandığı söz malzemesinin büyük ölçüde alıntı olmasıdır. 


10. Soru

Dil kalıbı nedir? 

Cevap

Dilde birden çok kelimenin öbekleşmesi ile oluşmuş belli özelliklerle tanımlanan yapılardır.


11. Soru

Fesehat nedir? 

Cevap

Sözün/bir kelimenin sesçe nitelikleri özenle gözetilip korunarak; akıcı, pürüzsüz, açık, anlaşılır biçimde söylenmesi ve kullanılmasıdır.


12. Soru

Yazı ile yazım arasında ne fark vardır? 

Cevap

Yazı, bilgiyi, duygu ve düşünceyi aktarmakta kullanılan bir araç, bir işaretler sistemidir. Yazım ise, yazı aracılığıyla gerçekleştirilen bir uygulamadır. 


13. Soru

Arap asıllı alfabenin Türkçe’ye uygulanmasında ilk dönemde görülen yazılış biçimleri nasıldır? 

Cevap

Arap asıllı alfabenin Türkçe’ye uygulanmasında ilk dönemde görülen yazılış biçimleri daha çok ünsüz seslerle ünlü uzunluklarının gösterilmesine dayanan Arapça’nın yazılış düzenine uydurulmuştur. Ancak sonraki süreçte Türkçe’nin ünlülerinin birtakım harf işaretleriyle gösterilmesi yaygınlaşmış; tam olarak uygulanmamış olsa bile, büyük ölçüde belli kurallar ortaya çıkmıştır.


14. Soru

Osmanlı Türkçesine Uygur yazı geleneğinden gelen en önemli yanı nedir? 

Cevap

Uygur yazı geleneğinden gelen en önemli yanı, kök sesleriyle bütün yapım ve çekim eklerinde ünlülerin harf işaretleriyle gösterilmesidir.


15. Soru

Osmanlı Türkçesi alfabesi hangi alfabedir? 

Cevap

Osmanlı Türkçesi alfabesi Arap alfabesine dayanır. 28 harften oluşan Arap alfabesine Farslar kendi dillerindeki farklı üç ses için küçük değişikliklerle 3 işaret eklemişler ve harf sayısını 31’e çıkarmışlardır. Farsça’nın bu sesleri Türkçe’de de bulunduğu için, bu 31 harflik alfabe Türkler tarafından da aynen alınıp benimsenmiştir. 


16. Soru

Osmanlı Türkçesi yazılış özelliklerine göre harfler nasıldır? 

Cevap

Yazılış özelliklerine göre de harfler iki öbekte toplanmıştır.Arap yazısının en önemli özelliği sağdan sola doğru yazılmasıdır. Harfler yazıda sağdan sola doğru dizilirken kimi harfler kendisinden sonraki harfle bitişmez, yalın durumunu korur. Kimi harfler ise önden ve sondan bitişir ve bunların yalın biçimi değişir; başta, ortada ve sondaki yazılış biçimleri küçük farklarla da olsa birbirinden ayrılır. Bu özellikleri yüzünden alfabe harfleri bitişmeyen harfler ve bitişen harfler olmak üzere iki bölük oluşturur. Yazı öğrenirken her şeyden önce hangi harflerin bitişen, hangi harflerin bitişmeyen harfler olduklarını bilmek gerekir. 


17. Soru

Arap alfabesindeki yardımcı işaretler nelerdir? 

Cevap

Arap alfabesine dayanan eski Osmanlı alfabesinin, tanıdığımız harfler dışında, yardımcı işaretleri de vardı. Arapça’da özellikle Kur’an’da kullanılmış olan bu işaretlerin en önemlileri kısa ünlü işaretleridir. Hareke denilen bu işaretlere Türkçe metinlerde özellikle XVI. yüzyıl sonlarına kadar geniş ölçüde yer verilmiştir;

1. ?? üstün,
2. ?? esre,
3. ?? ötrü.
Üstün, Türkçe kelimelerde a, e ünlüleri için, esre ı, i ünlüleri için, ötrü ise o, ö, u, ü ünlüleri için kulanılmıştır. Üstünün bir de ‘iki üstün’ denileni vardır: ?? . Türkçe kelimelerde bu işaretin özellikle kimi ilk dönem metinlerinde ayrılma durumu ekinin yazılışında kullanılmış olduğu görülür: -) dan/-den) gibi.

Diğer yardımcı işaretler ise şunlardır:
1. ?? med
2. ?? şedde,
3. ?? cezm.
Med Arapça’da ünlü uzunluklarını göstermek için kullanılmış bir işarettir. Türkçe’de, kelimede ön ses olan a için ? elif üzerine konulmuştur. Alfabeye katılan bu yeni işaret ‘medli elif’ diye anılır: ?. Şedde Arapça’da kelime içinde yan yana gelen ve tek harf olarak yazılan bir ünsüz sesi iki kez okutmak için kullanılmış bir işarettir. Türkçe, kelimelerin yazımında bu işaret kullanılmamış, harf iki kez yazılmıştır: ? belli gibi.
Cezm Arapça’da bir ünsüz sesin harekesiz okunduğunu, demek ki hecenin kapalı olduğunu gösteren işarettir. Türkçe metinlerde de aynı amaçla, yani kapalı hecelerde heceyi kapayan ünsüz ses işareti üzerine konmuştur.


18. Soru

Osmanlı Türkçesi alfabesinin Türkçe'nin sesli harflerini yeterli seviyede yazıya geçirememe sebebi nedir? 

Cevap

Türkçe’nin ünlü seslerini yazıya geçirmekte bu alfabe çok yetersiz kalmıştır. Bu yetersizlik aynı işaretin birden çok ses için kullanılmış olmasından kaynaklanır. Dilimizin sekiz ünlüsü için şu dört işaret kullanılmıştır: ? elif, ? vav, ? he,  ? ye. Bunlardan ? elif ve ? he a, e ünlülerini, ? ye ı, i ünlülerini, ? vav ise o, ö, u, ü ünlülerini göstermek içindir.
Türkçe kelimelerde bir ünlünün yazılışı kelimenin başında (ön ses), içinde (iç ses) ve sonunda (son ses) oluşuna göre değişebilir. Bunun yanında, ilk hecede ya da sonraki hecelerde bulunup bulunmamasına göre de harfle belirtilip belirtilmemek gibi ikili durumlar söz konusu olabilir. Bu durum başlangıçta Türkçe ünlülerin yazılışı için açık ve kesin kurallar konmamasından ya da zaman içinde bu türlü kurallar oluşmamasından kaynaklanmakta, bu da bu yazıyı yeni öğrenmeye başlayanlar için zorluklara yol açmaktadır. 


19. Soru

Türkçe'deki yuvarlak ünlüler Osmanlı Türkçesi alfabesinde nasıl yazılırlar? 

Cevap

Türkçenin dört yuvarlak ünlüsü (o, ö, u, ü) için Arap harfli eski Türk yazımında başlangıçtan beri biri harf, diğeri hareke olmak üzere iki işaret kullanılmıştır. Bunlardan harf olanı ? vav, hareke olanı ise ?? ötrü’dür.


20. Soru

Hareke nedir? 

Cevap

Arapça’da kısa ünlüleri göstermek üzere kullanılan yardımcı işaretlere verilen addır.







Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi
2. Ünite Sorularla Öğrenelim

Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri I: Ünlüler


1. Soru

Ünlü ses nedir?

Cevap

Ünlü sesler ciğerlerden gelen havanın ağız boşluğundan geçerken ses yolunda bir daralma ve kapanma olmaksızın alt çenenin, dilin ve dudakların
aldığı şekillere göre özellik kazanan seslerdir.


2. Soru

Türkçe'nin ünlü sesler bakımından özellikleri nelerdir?

Cevap

Türkçemiz ünlü varlığı bakımından zengin bir dil olup,
kendisine ahenk bakımından çok çarpıcı bir özellik
kazandıran uyumları bu zengin ünlüleri üzerine
kuruludur. Arapça ve Farsça’nın ünlülerini tanımadan önce dilimizin bu ünlülerini ve özelliklerine
göre sınıflandırılmasını hatırlamak, karşılaştırma
yapabilmek açısından yararlı olacaktır.
Türkçe’nin bütün heceleri bir ünlüyle kurulur.
Bu hece kurucu ünlülerin sayısı 8’dir:
a e ı i o ö u ü


3. Soru

Dilimizdeki ünlüleri niteliklerine göre açıklayınız.

Cevap

1. Dilin geriye çekilmiş ya da ileri sürülmüş
olmasına göre çıkan ünlüler. Bu durum
ünlülerin kalınlık-incelik niteliklerini belirler. Dilin geriye çekilmiş durumunda çıkan
ünlüler kalın, ileri sürülmüş durumunda
çıkan ünlülerse ince ünlülerdir:
kalınlar: a ı o u,
inceler: e i ö ü.
2. Dudakların düz ve yuvarlak durumuna
göre çıkan ünlüler. Bu durum da ünlülerin düzlük-yuvarlaklık niteliklerini belirler. Dudakların düz ve yayvan bulunduğu
durumda çıkan ünlüler düz, yuvarlak ve
büzülmüş durumunda çıkanlarsa yuvarlak
ünlülerdir:
düzler: a e ı i,
yuvarlaklar: o ö u ü.
3. Alt çenenin aşağı düşürülmesi ya da yukarı çekilmesi ile biçimlenen ünlüler. Alt
çenenin aşağı düşürülmesi ile yukarı çekilmesi ağız boşluğunu genişletir ya da daraltır. İşte bu iki duruma göre de ünlüler genişlik-darlık özelliklerini kazanır:
genişler: a e o ö,
darlar: ı i u ü.
İşte ünlülerimizin ses yolundaki bu üç oluşum
biçimi her ünlüye üç ayrı özellik kazandırır, bu
özellikler de kelime içinde hecelerin sıralanmasında
belli düzenleri meydana getirir.


4. Soru

Ünlüler bir de nicelik bakımından taşıdıkları
özelliklerine göre çeşitlenir. Nicelik bir ünlünün
duyulurluk süresiyle ilgili bir özelliktir. Buna
göre kısa, ortalama uzunlukta, ya da uzun ünlülerden söz ederiz. Türkçe'deki ünlülerin nicelikleri nasıldır?

Cevap

Türkçemizin bütün ünlüleri
ortalama uzunlukta ünlülerdir. Ne var ki Osmanlı Türkçesi döneminde alınmış olan yabancı
asıllı kelimelerle birlikte uzun ünlüler de konuşma dilimize girmiştir. Bugün yaşamakta olan
bu ünlülerin uzunluklarının yazıda gösterilip
gösterilmemesi, hangi durumlarda gösterilmesi
gerektiği gibi konular yazımımızın çözüm bekleyen konuları arasındadır. Yakınmalara yol açan
söyleyiş bozuklukları henüz benimsenebilir bir
uzlaşma yolu bulunamamış olan bu meseleden
kaynaklanır.


5. Soru

Türkçe’nin sekiz
ünlüsü için eski alfabenin sağladığı imkânlar nelerdir?

Cevap

Türkçe’nin sekiz
ünlüsü için eski alfabenin sağladığı imkân dört harf
(? elif, ? vav, ? he, ? ye) ile hareke denilen kimi yardımcı işaretlerdi. Bunlar aslında, önce Farslar’ın,
sonra da Türkler’in Arap yazısından almış oldukları imkânlardır. Demek ki Arapça’da da bu işaretler
aynı zamanda ünlüler için kullanılmıştır. İşte aynı
harflerin hem ünlü işareti olarak, hem de ünsüz değerlerini gösteren işaretler olarak kullanılması bir
kelimenin çoğu kez birkaç türlü okunabilmesine
yol açar. Bu durum, kelimenin anlamca bağlamı
göz önüne alınmadığında, yanlış okuma, dolayısıyla da yanlış anlama sonucunu doğurur. Örnek
olarak ?? âl Arapça’da “aile, ocak, soy sop; asker;
serap” gibi anlamlara gelir; ama aynı yazılış Türkçe
“kırmızı” ya da “hile” anlamındaki al için ortaktır.
Bunun gibi Arapça bevl “işemek” anlamındaki
kelime Türkçe bol, böl, ya da bul gibi de okunabilir.
??? Arapça’da hem meyl “eğilme, dönme; eğilim”,
hem de mîl “özellikle kadınların sürme çekmek için
kullandıkları uzunca ince metal çubuk” gibi okunabilir. Her ikisi de bu yazılışlarıyla Osmanlı Türkçesi döneminde dilimize girmiştir. Aynı yazılış çok
sonraları Fransızca’dan alınma “bir uzunluk ölçüsü
birimi” anlamındaki mil için de kullanılmıştır. ??
Farsça’da hem cev “arpa”, hem de cû “akarsu, ırmak; arayan, araştıran” gibi okunabilir. Aynı yazılış
Arapça’da cevv şeklinde okunan ve “gök boşluğu”
demek olan kelime için de geçerlidir. Verilen örneklere benzer yüzlerce örnek sıralanabilir; ancak
şu verilenler bile eski alfabeyle yazılmış metinleri
okurken ne derece dikkatli davranmamız gerektiği
konusunda bir fikir vermeye yeter.


6. Soru

Dilde bağlam nedir?

Cevap

Bir kelimenin başka kelimelerle bir arada bulunmasından doğan anlamını belirleyici ilişki ve ortamdır.


7. Soru

Arapça ortalama a ünlüsünün özellikleri ve yazılışı nasıldır?

Cevap

Ortalama a. Harekelerle işaretlenmiş metinlerde üstün (fetha) ile gösterilir. Bu üstün kalın ünsüz harfleri denilen ? ha, ? hı, ? sad, ? dad, ?
tı, ? zı, ? ayın, ? gayın, ? kaf harflerinden sonra:
a. Türkçe a’dan biraz farklı, kapalıca ve
incelmiş bir a (= á) gibi seslendirilir:
???? ,(sabır (sábr ,háber ,hárf
dárbe, táleb (talep), záfer, ákl,
;kálem ,gárb
b. Diğer seslerle birlikte ise e’ye çok yakın bir
ses verir:
??? terk, ? sebât (sebat), celb (celp),
??? ders, zekâ, ? refâh (refah), zehr
“çiçek”, ? secde, şehr (şehir), ferd
(fert), ? kesre, ? levha, ?? mektûb
(mektup), necm “yıldız”, ?? vesvese,
???? heybet, yevm “gün”.
Kalın ünsüz harflerinin hece sonunda yer alması durumunda da hece ünlüsünü gösteren üstün
(fetha), á gibi okunur:
,fárz ,Básra ? ,áhbâr ?? ,áhkâm ??
??? gálát, ?? mázlûm (mazlûm), ?? má‘lûm
(malûm), ?? máğlûb (mağlûp), ? mákber.
Türkçe’ye girmiş olan Arapça kelimelerde söz
konusu dokuz harf konuşma dilinde ünlünün söylenişi için yol göstericidir. Konuşma dilinde bu
ünlü Türkçe’nin kendi a’sıdır. Söyleyişçe halklılaştırılmış olan bu ses, Arapça bilen şehirlinin dilinde (İstanbul Türkçesinde) ise yabansı değeriyle
zamanla kimi kelimelerin söylenişine yerleşmiş ve
varlığını bugüne dek sürdüregelmiştir. Bugün bile;
harbe, harfler, sıhhatiniz, dikkatle kelimelerinde görüldüğü gibi, kalın sıradan heceyi izleyen hecelerin
ince sıradan gelmeleri önceki hecedeki bu yabansı
a yüzündendir.
• Kelime başında ? elif ile yazılır. Bu işaret tek
başına bir ünlü değeri taşımaz ve kısa ünlülerin işaretleri olan harekelerin varlığını
göstermek amacıyla kullanılır. Bu durumdaki elife kürsü adı verilir. Kelime başındaki elif, aslında Arapça’ya özgü bir ünsüz
olan ? hemze’nin kürsüsüdür ve bu ikisi birlikte “hemze-elif” ya da “hemzeli elif” diye
anılır; ancak Araplar da bu elifi her zaman
hemzeli yazmazlar. Hareke konulmamış
bir kelimede bu elifin hangi kısa ünlü gibi
okunması gerektiği bilinmez, bu yüzden
metinlerde çoğu zaman kararsızlığa ve yanlış okumalara yol açar.

Kelime başındaki ? elif, konulmamış üstünüyle
birlikte, ancak yukarıda verdiğimiz harflerden önce
a olarak okunur:
????? ,aslâ ? ,(ahlâk (ahlâk ?? ,ahmak ?
azdâd “zıtlar”, ? atles, ? azher “pek açık, pek
belli”, ?? a‘dâd “adetler, sayılar”, ?? ağyâr (ağyar) “yabancılar”, ?? aklâm “kalemler”.
Türkçe’ye girmiş olan kelimelerde de çoklukla
böyledir; ancak kimi ünsüz seslerde bu kurallı durumun bozulduğu görülür:
????? azdâd yerine ezdâd, ?? atfâl “çocuklar”
yerine etfal, ?? atrâf yerine etrâf.
• Kelime içinde, hareke için, ünsüz harfin
kendisi kürsü görevindedir. Yazıda
konmayan üstün, harfin sesiyle birlikte a
olarak okunur. Örnekler için yukarıda a
sesinin tanıtımı sırasında verilen örneklere
bakınız.
• Kelime sonunda ? ? he ile yazılır; ancak
bu he klâsik Arapça’da kimi kelimelerin
sonunda yer alan ekleme te’ye dayanır.
Aslında üzerine iki nokta konmuş bir he
(? (biçiminde yazılan bu te, ünsüz harfin
harekesi olan üstün ile birlikte atun gibi
okunur. Ancak yazıda değiştirilmiş,
noktasız olarak, ? ? biçiminde yazılmış,
bu yazılış söyleyişe de yansıtılarak a gibi
okunur olmuştur:? fethatün yerine ? fetha, maddetün
yerine madde gibi.
Türkçe’ye alınan kelimelerde ise bu ? ? he
yalnızca kalın harflerden sonra a olarak okunur:
????? Melîha (Meliha), ? nefha “üfürme,
üfürük”, ?? hulâsa, ?? ârıza (arıza), ? varta “tehlike, uçurum”, ? lahza, ? nafaka gibi.
Bununla birlikte, birçok kelimede bu ekleme te
Türkler tarafından ünsüz bir ses olarak okunmuş ve
alfabedeki asıl biçimiyle yazılmıştır:
????? sadâkat (sadakat), ?? şefâat (şefaat),
????? belâgat gibi.


8. Soru

Kürsü nedir?

Cevap

“Üzerine oturulan nesne, dayak, dayanak” anlamındaki bu kelime Arapça’nın hemze denilen ünsüz harfinin üzerine oturtulması
için yazıda kullanılan ?elif ve diş denilen küçük
çıkıntıya ( ? ( verilen addır.


9. Soru

Arapça uzun a'nın özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

Uzun a. Arapça konuşanlar tarafından dar
ve incelmiş, e’ye yakın uzun bir ses gibi söylenir.
Türkçe’de söyleyişçe halklılaştırılmış ve ortalama
açıklığa sahip niteliğiyle söylenmiştir. Bununla
birlikte Kur’an okuma eğitimi alanlar Arapça’daki
sesleri kendi nitelikleriyle çıkarma becerisi kazandıklarından bu sesi de Araplar gibi söyleyebilirler.
İşte eskiden medrese eğitimi sırasında bu beceriyi
kazanmış olanların Türkçe bir metni (şiir ya da düz
yazı) okurken de Arapça kelimelerdeki bu uzun a’yı
e’ye yakın söyledikleri, özellikle XVII. ve XVIII.
yüzyıl Osmanlıcası üzerine yabancılar tarafından
yazılmış gramerlerde belirtilmiştir.
Öte yandan a ünlüsünün uzunluğu edebiyat dilinde özellikle ve özenle korunmuştur. Bu korumayı besleyen, eski şiirde kullanılmış olan aruz vezni
olmuştur. Şehirli okumuşların diline de bulaşmış
olan uzun söyleyişin açık hecelerde tutunup yerleştiği bugün bile birçok kelimede varlığını korumasından kolayca anlaşılabilir:
şikâyet, rivâyet, nâmus, nâme, hâsılat, siyâset gibi.
Kapalı hecelerdeki uzunlukların ise hecenin kapalı kaldığı durumlarda korunduğunu ileri sürmek
oldukça zordur:
deccal, fettan, hisar, kitap, silah, meydan gibi.
Hece ekleşme ile açıldığında, yukarıdaki örnek kelimelerde olduğu gibi, kaybolan uzunluk geri gelmez:
deccalı, fettanı, hisarı, kitabı, silahı, meydanı gibi.
Kimi kelimelerde ise uzunluk yeniden varlık kazanır:
civar, ama: civârı, etraf, ama etrâfa, karar, ama
karâra, misal, ama misâli gibi.
Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma
dilinde bu sesin açık hecelerde bile kısalarak söyleyişte büyük ölçüde halklılaştığı söylenebilir:
kabâhat değil kabahat, nebâhat değil nebahat,
cerâhat değil cerahat gibi.
Ağızlardaki halklılaşmış örnekler daha eski ve
halklılaştırmada daha ileri bir seviyeyi yansıtır.
Bunlar işleyen sürecin ortak kullanıma giren ilk
örnekleridirler:
câhillik yerine cahıllık, zâlimlik yerine zalımlık gibi.
Arap yazısında a sesinin uzunluğunu göstermek
için elif harfi kullanılır. Bütün ünsüz harfleri yanındaki ? elif Arapça’da her zaman uzun bir a olarak okunur:
???? bâtıl (batıl), ? tâcir (tacir), ? câhil (cahil), ? hâkim, ? hâlık, ? dâhî (dâhi), ?
zâtî (zatî), ? râzî (razı), ?? zâviye (zaviye), ?
sâkin (sakin), ? şâkir (şakir), ? Sâlih, kazâ
(kaza), ? tâli‘ (talih), ? zâlim (zalim), ? âlim,
???? gâfil (gafil), ? fâtih (fatih), ? kâtib (kâtip),
???? lâyık (lâyık), ?? mâcerâ (macera), ? nâdir
(nadir), ? vâlî (vali), ?? diyânet (diyanet).
Arapça’da ? elif’ten başka, yalnızca kelime sonlarında bulunabilen ikinci bir uzunluk işareti daha
vardır: üstünle okunan bir ünsüz harfin önüne gelen ? ye. Buna kısaltılmış elif denir:? da‘vâ, ? ma‘nâ, ? fetvâ gibi.
Böyle adlandırılmasının sebebi Arapça’da bu
a’nın kısa sayılmasıdır. Bununla birlikte söyleyişte
bu ses Türkçe a’dan uzundur. Türkçe okuyuşta bu
? ye’nin ? elif ’ten farkı yoktur.
• Kelime başında ? medli elif ile yazılır. Bu
elife uzatılmış elif denir: âdem, âlet,
??? âmir “buyurucu” gibi. • Kelime içinde ünsüz harfin önüne konan ?
elif ile gösterilir:
???? âdâb, ? âmâl “emeller”, ? âfâk
“ufuklar”, ?? kerâmet, ?? selâmet gibi.
• Kelime sonunda kalan elifler de uzun
a değerindedir; ancak bunlar çoğu kez
hecenin iç sesidirler ve önlerinde kelimenin
bir ünsüz sesi olan ? hemze yer alır. Türkçe
yazımda bunlar düşürüldüğünden elif
sonda kalmış olmaktadır:
.gibi cefâ - ? ,binâ - ? Arapça’da kelime sonundaki bu ünlü sesi gösteren harf ise, yukarıda a’nın kelime sonundaki
yazılışıyla ilgili açıklamamızda yer alan ? ? he’dir.
İşte aslı yuvarlak te (? ? (olan bu işaret üstteki örneklerde bulunan ünsüz harflerinin üstünü yerine
geçer ve bu harflerden sonra eklenir. Aynı zamanda
ünsüz harfi olması yüzünden, bu gibi yerlerde kullanıldığında bu işarete biçimce he denmiştir:desîse ?? ,hikâye ?? ,kıble ? ,harâbe ??
???? kahve, ?? câ’ize gibi.
Örneklerin Latin harfli yazılışlarında da görüldüğü gibi, Arapça’nın bu e’ye yakın söylenen a
ünlüsü Türkçe’de söyleyişçe halklılaştırılmış ve söz
konusu ünsüz harflerinin önünde kendi olağan e
sesine dönüştürülmüştür.


10. Soru

Arapça ortalama i sesinin özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

Yazıda bir harfle varlığı belirtilmez, bir ünsüz harf ?? esre (kesre) denilen harekeyle okunduğunda duyulmuş olur:
,ziyâret ?? ,diyâr ? ,ticâret ?? ,bilâl ? ? kibâr, ? lisân, ? misâl, ? visâl gibi.
• Kelime başında i, esreli okunan bir ? elif’tir. Kimi zaman bu elifin altına ? hemze de konur; o zaman ses değeri taşımaz, yalnızca bir ünsüz harfi olan hemzenin bulunduğu yeri gösteren bir çizgiden başka bir şey değildir. Altında hemze bulunmadığında ise, kelime başında bir ünlü (hareke) bulunduğunu göstermek üzere yazılmış olur ve esre’nin ses değerini yüklenir: .gibi ikrâm ?? - ??
• Kelime içinde harfle gösterilmez, sesin değerini taşıyan hareke esredir ve kelimenin ünsüz harfi bu esrenin kürsüsü yerindedir:
??? fikr (fikir), kibr (kibir), kiber “büyüklük”, ? gâlib (galip), ?? ma‘rifet
(marifet) gibi. Kalın ünsüz harflerinden birinin yer aldığı hecede esre, Türklerce ı okunur: ?? hıyânet, ? sırât (sırat) “yol, geçit”, muzırr “zarar verici”, ? Kâzım, ?? tıbb (tıp), ??
zıll “gölge”, ? kıt‘a (kıta) gibi. Bununla birlikte bu ünsüz harflerinin değerlerinde Türkçe söyleyişte meydana gelen değişmeler,
birlikte bulundukları ünlüleri de etkilemiştir.


11. Soru

Arapça uzun i sesinin özellikleri ve yazımını açıklayınız. 

Cevap

Arapça’da belli bir uzunlukta söylenen bir sestir. Alınan kelimeler yoluyla bu uzunluk Türkçe’ye de geçmiştir. Özellikle edebiyat dilinde özenle korunmuş, bu korumayı eski şiirde kullanılmış olan ölçü (aruz) desteklemiştir. Şehirli okumuşların günlük diline de bulaşmış olan uzun söyleyişin daha çok açık hecelerde tutunduğu ileri sürülebilir. Bugün birçok kelimede yaşamaktadır:
????? îcâb (icap), ?? îcâd (icat), ?? fazîlet (fazilet), ?? ganîmet (ganimet) gibi. Kapalı hecelerdeki uzunlukların ortak söyleyişte başlangıçtan beri varlığını koruyamamış olduğu söylenebilir: ? esîr değil esir, ? Cemîl değil Cemil, ? rezîl değil rezil, ? Kerîm değil Kerim, ? marîz değil mariz, ? yemîn değil yemin, ?? te’sîr değil tesir gibi.
Kapalı heceler ekleşme ile açıldığında, a’da olduğu gibi, kaybolan uzunluk bugün çoğu kez geri
gelmez. Yukarıda verilen örneklerin hepsinde böyledir. Kimi kelimelerde ise uzunluğun yeniden canlandığı görülür:
???????? tenkîdinde, ??? teşkîle (ama: teşkilât)
gibi.
Açık orta hecede kısalan bu sesin düştüğü örnekler bile bulunmaktadır: hazîne’nin hazne/hazna oluşu gibi. Bu örneği Farsça âşinâ’nın ağızlarda
aşna (aşna fişne’deki) olması destekler. Düşen ses
her ikisinde de kısa ve vurgusuz bir sestir.
Osmanlı Türkçesi döneminin ortak konuşma
dilinde, bugün olduğu gibi, bu sesin açık hecelerde
bile kısalarak söyleyişte büyük ölçüde halklılaştığı
söylenebilir. Ağızlar halklılaştırmanın en eski örneklerini saklar. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi,
bunlar yabancı kelimelerin halklılaşma süreci bakımından en eski örnekler sayılır. Bunların önceleri ortak dilde geniş bir yaşama alanı buldukları
şüphesizdir.
Şunu da belirtelim ki, Osmanlı Türkçesi’nin
gramerini yazmış olan yabancı gramercilerin değerlendirmede en kararsız kaldıkları konu uzun
ünlülerin söylenişteki değerleri olmuştur.
Halk diliyle yazılmış eski metinlerde söyleyişteki değişmeleri izlemek açısından çarpıcı örnekler
bulunmaktadır.
Bu ince ünlünün uzunluğu, yazıda, aynı zamanda bir ünsüz harf olan ? ? ye ile gösterilmiştir.
• Kelime başında ?? biçiminde yazılır. Ortalama i’de olduğu gibi, ? elif burada da esreli
hemze’nin yerini tutmaktadır. Bu durumda ?
ye, esre’nin, yani i’nin uzunluğunu gösterir:
îcâd (icat), îfâ (ifa), îrâd (irat) “gelir”, îzâh
(izah) gibi.
• Kelime içinde bir ünsüz harften sonra o
harfin esre’sinin, yani i olan ünlüsünün
uzun okunduğunu göstermek üzere yine ?
ye ile yazılır:
???? kebîr (kebir), ?? netîce (netice), ??hazîne
(hazine), ?? defîne (define), ? esîr (esir), ?
Şerîf (Şerif), ? Kerîm (Kerim) gibi.
• Kelime sonunda da ? ye ile gösterilmiştir:
????ilmî, ? Nâcî (Naci), ? Bâkî (Baki),
???? âsî (asi), ? ferdî, ? kâdî (kadı),
???? râzî (razı) gibi.
Türkçe söyleyişte sondaki bu uzun ünlü de değişikliklere uğratılmıştır. Kısa söylenmesi için yukarıdaki son iki örnek (kadı, râzı) çarpıcıdır.


12. Soru

Arapça ortalama u ünlüsünün özellikleri ve yazılışını açıklayınız.

Cevap

Ortalama u: Ünsüz harfin ötrülü (zammeli)
okunuşuyla duyulan bir sestir.
• Kelime başında ötrülü hemze değerindeki ?
elif ile yazılır:
??? ufuk, ? usûl, ? ufûl “görünmez
olma, batma” gibi.
• Kelime içinde harfle belirtilmez, bir ünsüz
harfin ötrülü okunuşuyla duyulan sesten
ibarettir:
,kurbân ?? ,husrân ?? ,huzûr ?
??? bu‘d “uzaklık”, kurb “yakınlık”,
zulm (zulüm) gibi.
• Osmanlı Türkçesi’ne alınmış kelimelerin
sonunda bulunmaz.
Arapça’nın tek yuvarlak ünlüsü olan bu ortalama u, Türkçe’de çeşitlenmiş, dört yuvarlak ünlü
değeriyle söylenir duruma gelmiştir. Bu da yabancı
kelimelerin söyleyişçe halklılaştırılmasından başka
bir şey değildir:
???? hurmat yerine hürmet ve hörmet,
????? husrân yerine hüsrân,
??? umr yerine ömür,
??? Umar yerine Ömer,
????? Usmân yerine Osmân,
???? nukta yerine nokta
???? lukma yerine lokma
???? suhbat yerine sohbet
??? uzr yerine özür
???? tuhmat yerine töhmet
???? şuhrat yerine şöhret
???? muhlat yerine mühlet, möhlet gibi.


13. Soru

Arapça uzun u ünlüsünün 

Cevap

Uzun u. Ötrü işaretinin karşıladığı ünlünün
uzun okunduğunun belirtisi olmak üzere yazıda
her zaman ?) vav) ile gösterilmiştir.
• Kelime başında ?? şeklinde yazılır. ? elif, ötrülü hemze yerindedir, ? vav ise, u gibi okunan ötrünün uzunluğunu göstermek amacıyla konmuştur: ? ûlâ “birinci” gibi.
• Kelime içindeki yazılışı açık ve kapalı hecelerde ötrülü okunan ünsüz harf önüne katılan ? vav iledir:
????? ,cesûr ? ,kabûl ? ,sûret ?
zarûret, Tûr gibi.
• Kelime sonunda bulunmaz; ancak kimi
Arapça kelimelerin sonunda yer alan ? 
şeddeli vav, önceki ünsüz harfinin ötrüsü
önünde uzunluk gösteren bir işleyiş yüklenerek Türkçe’de bu gibi kelimelerin son
hecelerinin uzun u gibi okunmasına yol açmıştır:
?
??? aduvv yerine adû “düşman”, ?
uluvv
yerine ulû “yükseklik” gibi.
Türkçe okunuşta ortaya çıkan bu durum bu
kelimelerin metinlerde aldığı Türkçe eklerden açıkça anlaşılmaktadır:
????? adû-ya, ?? ulû-su gibi.


14. Soru

Farsça ortalama a ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

Ortalama a. Arapça’nın a’sına benzer. Farslar da
bu sesi a ile e arası bir sesle, açık bir e gibi söylerler:
?? hár “eşek”, çárh “çark”, táşt “geniş
leğen”, ? hástá (hasta), ? ástár “katır”, ?? dár
“kapı” gibi.
Türkler Farsça’dan aldıkları kelimelerde bu sesi
çeşitlendirip kalın ve ince ünsüz harflerine göre
kendi a ve e’leri gibi söylemişlerdir:
har, çark, taşt, hasta, ester, der “kapı” gibi.
• Kelime başında bu sese karşılık gelen işaret,
harekeli yazıda ?? üstünlü elif, harekesiz yazıda ise yalnızca ? elif’tir:
??? ebr “bulut”, ? ebrû “kaş”, ??? ejderhâ,
???? ahger “ateşli kül, ince kor”, ? ahter
“yıldız”, esb “at”, eşk “göz yaşı” gibi.
• Kelime içinde bir ünsüz harften sonra harfle gösterilmez, ünsüz harf üstünlü okunarak
varlığı belirtilmiş olur:
??? báht, báhş “pay, kısmet”, çeşm
“göz”, derd (dert), ?? reftâr “yürüyüş,
gidiş”, zerd “sarı”, ?? şeb “gece” gibi.
• Kelime sonunda, Arapça ve Türkçe’de olduğu gibi, ? ? he ile yazılır:???? ,deste ? ,“bağlı “beste ? ,âheste ??
çerme “kır at”, ? tahta, ? hasta, ? zerde, ? gende “kokmuş, pis kokulu” gibi. 


15. Soru

Arapça ortalama a’dan gelişmiş bir ünlü olan o'nun özellikleri ve yazımını açıklayınız. 

Cevap

Ortalama a’dan gelişmiş bir ünlü: o . Farsça’da
yalnız ?) hı) ile başlayan ünlüsü ortalama a’lı kapalı hecelerde, bir de uzun okunmayan bir vav’ın
kalıntısı olarak o ünlüsü bulunmaktadır. Bu gibi
kelimelerde vav, eski Farsça’daki bir tür ? hı’nın
söyleyişteki yuvarlak niteliğini (?? = hv
) belirtmek
için yazıda kullanılmıştır:
??? hoş (eski söylenişi: hv
aş), hor (eski söylenişi: hv
ar) gibi.
Bu gibi kelimelerdeki bu ünlünün Osmanlı
Türkçesi dönemi Türkçe metinlerinde birkaç türlü
yazılmış olduğu görülür:
a. ? vav ve ? elif ile: ? hv
âb “uyku”, ?? hv
âce
“hoca, önder”, ? hv
ân “sofra”, ? hv
âr “aşağı,
zavallı; yiyen, içen”, ???? ustuhv
ân “kemik”;
b. yalnız ? vav ile: ? hoca, hon, hor;
c. yalnız ? elif ile (günlük dille yazılmış, klasik
yazımı aktarmayan metinlerde): hâb,
.üstühân ??? ,hân
Bu yazılışlar belli sayıdaki bu kelimelerin Türkçe’deki söyleniş biçimlerini yansıtır ve gerçekleşen
değişmelere işaret eder.


16. Soru

Farsça uzun a ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

Farsça konuşanlarca a ile o arası uzun
bir sesle söylenir. Osmanlı Türkçesi bu sesi de almamış, kendi a’sına dönüştürmüştür.

• Kelime başında Arapça’daki gibi ? medli elif
ile yazılır:
?? âb, ? âbâd “bakımlı, bayındır”, ?
âgâh (Agah) “bilgili; uyanık”, ?? âvâre
(avare) “başı boş” gibi.

• Kelime içinde bir ünsüz harften sonra ? elif
ile karşılanır:
??? bâr “yük; meyve”, ?? cânân “sevgili”,
???? pâre “parça”, ? çâre, ? dârû “ilaç”,
???? râst “doğru”, zâr “inleme, inleyiş”,
???? jâle “çiğ, şebnem”, ?? küşâde “açılmış,
açık”, kâr “iş” gibi.
• Kelime sonunda uzunluğu gösteren yine ? ?
elif’tir:
???? hârâ “kaya, sert taş”, ? dânâ “okumuş,
bilgili”, ? kâlâ “kumaş”, ? vâlâ “yüksek,
yüce” gibi.


17. Soru

Farsça ortalama i ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

Ortalama i. Farslar tarafından i ile e arasında, kapalı bir e (é) gibi söylenir. Bu söyleniş Arapça’dan alınma kelimelere de uygulanmıştır: éhsân (ihsan) gibi.
• Kelime başında harekesiz yazıda yalnızca ?
elif ile yazılır. Bu durumda ? elif, ?? esre’nin
yerini tutmuş olur:
?????? istâde “kalkmış, ayaklanmış”, ???
işkence gibi.
• Kelimeiçinde harfle gösterilmez,esreli okunan
ünsüz harfiyle varlığı ortaya çıkarılmış olur:
????? şikeste “kırık, kırılmış”, ? girân
“ağır”, ? çirâğ “lamba”, hired “akıl”,
?? gil “çamur, balçık”, ? girde “yuvarlak
çörek, kirde” gibi.
• Kelime sonunda, söyleniş değeriyle ilgili olmak üzere, Farsça’ya özgü bir yazılışı vardır,
? ? he ile yazılır:
?? çi “ne”, ?? ki, ?? ni gibi.


18. Soru

Farsça uzun i ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

Uzun i. Arapça’nın uzun i’sinden farklı değildir; ancak Farsça’nın eski dönemlerinde kapalı, uzunca bir e gibi de söylenmiştir: şêr “arslan”, sêr “tok; dolu” gibi. Uzun i gibi okunduğunda, uzunluğu gösteren ? ye harfine “belirli ye” (yâ-i ma‘rûfe) adı verilmiş, uzunca e olarak okunduğunda ise aynı ye’ye “belirsiz ye” (yâ-i mechûle) denmiştir. Türkçe’de ê sesine yer verilmemiş, bu gibi kelimeler ya uzun i ile ya da ortalama e ile söylenmiştir. Osmanlı Türkçesi üzerine gramer yazan Batılılar bu duruma değinmişlerdir. 

• Kelime başında, Arapça kelimelerdeki gibi, ?? biçimiyle yazılır: în ,Îrân ?? “bu”, ? Îzid “Tanrı” gibi.
• Kelime içinde bir ünsüz harfinden sonra ? ye ile gösterilir: ?? bîrûn “dış”, ? dîde “göz; bakış”, ? rîze “parça, kırık”, ?? şîrîn “tatlı”, şîr “arslan” gibi.
• Kelime sonundaki yazılışı yine ? ye iledir: besî “bolluk”, ? gîtî “dünya”, ? sûrî “kırmızı renkte güzel kokulu bir gül”, ? nîlî “mavi renkli” gibi.


19. Soru

Farsça ortalama u ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

• Kelime başında,
Arapça kelimelerdeki gibi, ?? biçimiyle yazılır:
în ,Îrân ??
“bu”, ? Îzid
“Tanrı” gibi.
• Kelime içinde bir
ünsüz harfinden
sonra ? ye ile gösterilir:
????? bîrûn “dış”, ? dîde “göz; bakış”, ?
rîze “parça, kırık”, ?? şîrîn “tatlı”, şîr
“arslan” gibi.
• Kelime sonundaki yazılışı yine ? ye iledir:
??? besî “bolluk”, ? gîtî “dünya”, ?
sûrî “kırmızı renkte güzel kokulu bir gül”,
???? nîlî “mavi renkli” gibi


20. Soru

Farsça uzun u ünlüsünün özellikleri ve yazımını açıklayınız.

Cevap

Uzun u. Yazıda uzunluğu ?) vav) ile gösterilen
ünlü sestir. Ancak söyleyişte bu ünlünün Farsça’da iki
türü bulunur. Biri Türkçe’deki u’nun uzunudur. Buna
eski gramerlerde “belirli vav” (vâv-ı ma‘rûfe) denirdi:
??? dûr “uzak”, mûr “karınca” örneklerinde
olduğu gibi.
Öteki ise uzunca söylenen bir o (=ô)’dur. Buna
da “belirsiz vav” (vâv-ı mechûle) denmekteydi:
??? zôr “güç, kuvvet”, şôr “tuzlu” gibi.
Bu kelimeler Osmanlı Türkçesi konuşma dilinde ortalama o gibi söylenmiştir. Edebiyat dilinde ve
özellikle şiirde ise uzunlukların korunduğu görülür.
• Kelime başında ?? biçimiyle yazılır; ? vav,
? elif üzerindeki yazılmayan ötrü’nün uzunluk değerini karşılar:
??? ûc “bahis”, ??? ûstâd “usta”, ????
ûftâde “düşkün, düşmüş”, ?? ûmâc “bir
tür sebze çorbası”.
• Kelime içinde, bir ünsüz harften sonra ? vav
ile gösterilir:
??? mûr “karınca”, ?? kûfte (köfte) “ezilmiş, dövülmüş”, ?? sûhte (softa) “yanık,
yanmış” gibi.
• Kelime sonunda uzunluk yine ?) vav) ile
gösterilir:
???? bârû “kale duvarı”, ? dârû “ilaç”, ?
bânû “hanım sultan, hükümdar eşi, prenses” gibi.







Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi
3. Ünite Sorularla Öğrenelim


Alfabe İşaretlerinin Ses Değerleri Iı: Ünsüzler





1. Soru

Türkçe'de ünsüzlerin genel özellikleri nelerdir?

Cevap

Ünsüz sesler ciğerlerden gelen havanın, ses yolundan geçerken belli noktalardaki daralma (sıkışma) ve kapanma (tıkanma) yüzünden meydana
getirdiği gürültü ile duyulan seslerdir. Bu daralma
ve kapanma noktalarına boğumlanma noktaları
diyoruz. Bu gürültü bazen sürtünerek sızmadan
meydana gelen bir hışırtı, bazen de kapanan bir
noktanın birden açılmasıyla oluşan bir patlama
şeklindedir.


2. Soru

Türkçe'de niteliklerine göre sessizleri açıklayınız.

Cevap

Ünsüzler de ünlüler gibi taşıdıkları ortak nitelikler ve ayırıcı özelliklerine göre çeşitlenmişlerdir.
1. Duyulurluklarındaki iki ana nitelik bakımından iki öbek oluştururlar:
a. sızmalı ünsüzler: f v ğ h j ş l r s z y;
b. patlamalı ünsüzler: b p c ç d t g k m n.
2. Dudaklardan gırtlağa kadar uzanan yoldaki
oluşum noktalarına (boğumlanma yerlerine) göre de birtakım ortak nitelikler taşırlar.
Buna göre de dört öbeğe ayırılırlar:
a. dudak ünsüzleri: b p m v f;
b. diş ünsüzleri: d t c ç j ş z s n l r.
c. damak ünsüzleri: k g ğ . Bunlar ön (sert)
damaktaki (ya da damak önündeki)
boğumlanma noktasından çıkarlar. Dilimizde bunların bir de art (yumuşak)
damakta (ya da damak ardında) meydana gelen boğumlanma noktasından çıkan türleri vardır. Bugünkü alfabemizde
bunların işaretleri yoktur. Bunları kalın
ve ince sıradan hecelerde ayırt ederiz:
ka/ke (ka-ba / ke-se), ga/ge (ga-ga / ge-ce),
ğan/ğen (ka-ğan / be-ğen) gibi.
d. gırtlak ünsüzleri: h ile Arapça’dan alınma kelimelerdeki ? hemze ve ? ayın’dan
kalan kesme (çarpma).
3. Türkçe’nin ünsüz sesleri bir de gırtlaktan gelen soluk akımının tonlu (titreşimli, soluklu)
ya da tonsuz (titreşimsiz, soluksuz) oluşuna
göre öbekleşir. Tonlu ünsüzlerde tutulan soluğun hepsi ya da büyük bir kısmı salınmış
olur ve bu sırada gerilmiş olan ses dudaklarında titreşime yol açarak boğumlanma noktasından güçlü bir gürültü olarak çıkar. Tonsuzlarda ise ses dudakları gerilmez; soluk,
tutulmaksızın, olağan bir biçimde bir miktar
açılan dudaklar arasından akarak boğumlanma noktasına gelir ve tükenirken donuk bir
gürültü şeklinde duyulur.

a. tonlu ünsüzler: b c d g ğ j l m n r v y z
b. tonsuz ünsüzler: ç f h k p s ş t.
Dilimizin ünsüzlerini bu farklı nitelik ve özellikleriyle tanımak, aşağıda yabancı iki dilden,
Arapça ve Farsça’dan giren kelimelerdeki ünsüzleri
tanıtmak için yapacağımız açıklamalara dayanak
oluşturmak açısından gerekli ve yararlıdır. 


3. Soru

Alfabedeki sırasına göre şu ünsüz harfleri yalnızca Arapça’ya özgü seslerin işaretleridir: ? hemze,
.ayın ? ,zı ? ,tı ? ,dad ? ,sad ? ,ha ? ,zel ? ,se ? . ? hemze'nin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

? hemze. Arapça’ya özgü bu ses bir gırtlak
ünsüzüdür. Ses dudaklarının kapalı bulunduğu sırada ciğerlerden gelen havanın
yaptığı baskı sonucu birden açılan dudaklardan gelen bir patlamayla duyulan tonlu
bir sestir. Arapça’da bir ünlü ile başlıyor
gibi görünen her kelime aslında bu ünsüzle
başlamakta ve ünlü seslere karşılık olan işaretlerle birlikte a, i, u gibi okunmaktadır.
Yazıda bu ünsüzü Araplar da göstermezler
ve kürsüsü olan ? elif’i yazmakla yetinirler.
Bu ünsüz, konuşma dilinde, bugün olduğu
gibi, Osmanlı Türkçesi döneminde de bulunduğu yere göre türlü değişikliklere uğratılmıştır:
a. Kapalı tek heceli kelimede iç ses ise, harekesine göre;
aa. ya ye’s yerine yas, re’y yerine rey,
???? rü’yâ yerine rüya, ve şu’m yerine
şom örneklerindeki gibi tamamen düşürülmüş,
ab. ya da be’s yerine beis, zi’b yerine ziib “kurt”, bi’r yerine biir “kuyu”
örneklerinde olduğu gibi, bir ünlü ses
olarak değerlendirilmiştir.

b. Çift ünsüzle biten tek heceli kelimede düşürülmüştür:
?? şey’ yerine şey, cüz’ yerine cüz gibi.
c. İki ve daha çok heceli kelimelerde ilk hecenin son sesi ise;
ca. ya kesmeli söylenmiş,
????? te’sîr, ? rü’yet, ? mü’min gibi,
cb. ya da ünlüyü uzatıcı bir etki bırakmıştır:
têsir, rûyet, mûmin gibi 

d. İki ve ikiden çok heceli kelimelerde, ilk
hece açıksa, ikinci ve üçüncü hecenin ilk
sesi olarak bir ünlü gibi söylenmiştir:
???? teessür, ?? müteessir, ? suâl gibi.
e. İki ve ikiden çok heceli kelimelerde, ilk
hece kapalıysa, ikinci hecenin başında, ilk
hecenin son ünsüzüyle bir hece kurmadığını göstermek üzere, kesmeyle okunmuştur:
????? mes’ûl, ?? meş’ûm “uğursuz” gibi.
Meninski, Viguier gibi XVII. ve XVIII. yüzyıl
gramercileri tarafından verilmiş olan örnekler bu
değerlendirmeyi desteklemektedir. Sonraki yüzyıllarda da durum bundan farklı değildir. Ancak bu
gibi kelimelerin özellikle aruzla yazılmış manzum
metinlerde vezne uydurulmasında asıllarının korunmasına büyük özen gösterilmiştir. Şehirli okuryazarların söyleyişçe benzeri bir özen içinde bulundukları da kolayca tahmin edilebilir.


4. Soru

? se'nin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

? se. Bu harf “peltek se” de denilen bir ünsüz sesin işaretidir. Çıkış yeri dil ucunun üst
yüzü ile üst ön dişlerin uçlarıdır. Dil dişler
arasından biraz dışarı çıkarılarak söylenir.
Türkçe söyleyişte bu niteliğini kaybetmiş,
dilin diş ardında kaldığı durumda çıkan
s’den farklı söylenmemiştir.


5. Soru

Ton nedir?

Cevap

Gerilen ses dudaklarında havanın geçişi sırasında meydana gelen titremedir.


6. Soru

Ses dudakları nedir?

Cevap

Gırtlağın ortasında bulunan iki küçük kas. Bunlara ses telleri de denir.


7. Soru

? zel sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

?‘nin tonlusudur. Onun gibi dil ucunun üst yüzünün üst ön dişlerin uçlarına
dokunmasıyla çıkarılır. Söylenişi sırasında
dil ucu ?‘ye göre daha az dışarı çıkarılır.
Osmanlı Türkçesi’nin konuşma dilinde olağan z gibi söylenmiştir.


8. Soru

? dad sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu da dilin üst damağa doğru yükselmesi ve kapaklanması ile kalın nitelik
kazanan bir sestir. Söylenişi sırasında hava
dilin iki yanından avurtlara sürtünerek geçer. Bu sırada dil ucu boşta kalır. Türkçe’de
söyleyişte var olmamış, d ve z diş sesleriyle
iki türlü söylenmiştir:
a. d gibi: ? kâdı, darb “vurma, vuruş”, ? fodul, ? Fâdıl, ?? Ramadan;
b. z gibi: kazâ, ????? kazasker,
,Fâzıl ? ,zâbit ? ,izâfet ??
.Ramazan ?? ,Fuzûlî ??


9. Soru

. ? tı sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Dilin yükselip damağa kapaklanması
ve dil ucunun üst ön diş etlerine yaklaşması
ile nitelik kazanan tonlu bir sestir. Türkçe’ye
bu niteliğiyle girmemiş, alıntı kelimelerde
olağan diş sesi t gibi söylenmiştir.
Bu sesin harfi kalın ünsüz harflerinden olduğu
için, kimi Türkçe kelimelerde ünlünün kalın olduğunu belirtmek amacıyla kullanılmıştır. Ancak hem
? te, hem de ? dal yerine kullanılması, kelime başındaki sesin tonlu mu, tonsuz mu okunacağı konusunda karışıklığa yol açmıştır: / ?? taş, /?? ? doğru gibi. XVII. yüzyıl Osmanlı Türkçesi’ni
bütün ayrıntılarıyla tanıtan Meninski, gramerinde
“? ,Türkçe’nin kendi kelimelerinde d sesini verir”
açıklamasını yapar ve hem ? , hem de ? ile yazılmış
örnekler vererek bunların Latin harfli karşılıklarını
d’li kaydeder: dağ, ?? doğru, ? doğu,
????? dosdoğru, ? ?? dış donu gibi


10. Soru

. ? ayın sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Kalın ünsüz harflerinden biridir.
Bir boğaz ünsüzünün işaretidir. Bu sesin
çıkış yeri boğazda ?‘dan biraz geridedir.
Tonlu bir sestir. Havanın daralan ses dudakları arasından geçerken meydana getirdiği titreşimle birlikte oluşan bir gürültü
olarak duyulur. Bu sesi bir yabancının çıkarması son derece zordur. Tecvit okuyanlarca tam yerinden çıkarılmasına ‘ayın
çatlatmak’ denmiştir. Osmanlı Türkçesi
döneminde konuşma dilinin tanımadığı bir
sestir. Bu sesin XVII. yüzyıldaki değeri için
Evliya Çelebi”nin verdiği örnekler çok ilgi
çekicidir. XVIII. yüzyıl gramercilerinden
Viguier’in şu açıklaması ise konuşma diliyle okuma dili arasındaki farkı göstermek
açısından önemlidir: “Bu sesi yalnızca çok
şiir okuyanlar ve bilgili (eğitimli) kimseler
kullanır. Günlük konuşma dilinde kullanılmaz.” Gerçekten de bu boğaz sesi Türkçe
söyleyişte başlangıçtan beri çok yadırganmış ve bu sesi taşıyan Arapça kelimelerin
söylenişinde köklü değişiklikler olmuştur.
Bu değişikliklerin başlıcaları şunlardır:
a. Kelime ve hece başında bir ünlü ses olarak okunur, böylece kelime ünlüyle başlayan bir özellik kazanır: ??? AzrâilEzrâil, ? ayal, şiir , ? şuur gibi.
b. Hece sonunda düşerken ünlüye uzunluk değeri katar: ? Kâbe, ? Rânâ,
????? tâyin (halklılaştırılmış biçimiyle:
tayın), ??? îtiraf (itiraf), ?? îmâr
(imar), ?? îlân (ilân), ?? mûteber
(muteber), ? şûle (Şule) gibi.
c. Bu gibi hecelerde, bir söyleyişe göre,
hemze gibi kesmeli söylenir: ? da‘vâ,
????? la‘lîn “kırmızı, lâl renginde” gibi.
d. Ünlüsü uzun kapalı hecenin son sesi olarak düşürülür: ? vedâ, ? semâ gibi.
e. Taşralı dilinde boğumlanma noktasının
damak ardına kayarak ğ sesine dönmesi
için Evliya Çelebi (XVII. yüzyıl) çarpıcı
bir örnek verir: şığır. “Şiir söyleyen”
anlamındaki ? şâ‘ir (şair) de bugün
ağızlarda (yani taşralı dilinde) şağır olarak yaşamaktadır


11. Soru

Farslar Arap alfabesini aldıkları zaman bu alfabede kendi dillerine özgü sesler için aslında dört küçük değişiklik yapmışlar, böylece harf sayısını 32’ye çıkarmışlardır. Bunlardan ? pe, ? be’ye eklenen iki noktayla; ? çim, ? cim’e eklenen iki noktayla; ? je, ? ze’ye eklenen iki noktayla; ? gef ise ? kef’in ‘keşide’ denilen çizgisi üzerine eklenen ikinci bir çizgiyle oluşturulmuştur. Bu seslerin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu ünsüz harflerinin gösterdiği seslerden ç, g ve
p kendi dillerinde de bulunduğu için, bu işaretler
Türkler tarafından da alınmıştır. ? harfinin alınması ise Farsça kelimelerin yazılmasında kullanılmak
amacına dayanır. Daha sonra Batı dillerinden alınmış kelimelerde de kullanılmıştır.
İşte bunun gibi, Farslar da Arap alfabesini alırken, dillerine girmeye başlayan çok sayıdaki Arapça kelimeyi olduğu gibi yazabilmek düşüncesiyle
Arapça’ya özgü harfleri almışlardır. Bunlar ? se, ?
ha, ? zel, ? sad, ? dad, ? tı, ? zı, ? ayın harfleridir.
Bunlardan ? se ve ? sad harflerini Farslar ? sin
harfinin taşıdığı ses değeriyle söylemişlerdir. Bununla birlikte bu iki harf az sayıda Farsça kelimede
yer bulmuştur ??? Geyûmers “Eski bir Fars hükümdarının adı”, ?? sad “yüz”, şast “altmış”
gibi. Bu kullanım Türkçe kelimelerde ?‘ın kalın
sıra belirleyici olmak üzere kullanılması gibidir. ?ha harfini Türkler gibi Farslar da ? he gibi söylerler.
? dad ve ? zı harfleri de kendilerine özgü nitelikleriyle değil ? ze harfinin sesiyle söylenmiştir. Bu
açıdan da uygulamaları Türkler gibidir.
? zel XV. yüzyıla kadar uzun ya da kısa ünlüden sonraki ? dal yerine kullanılmış bir harf iken,
bu yüzyıldan sonra kullanımdan düşmüştür. Kimi
Arapça asıllı kelimelere de uygulanan bu kural hizmet (aslı: ? (kelimesiyle dilimize de geçmiştir.
? tı’ya gelince, bu ünsüz harfinin ses değeri de
Farsça’da bulunmaz; ancak birkaç kelimenin yazılışına girmiştir: taşt (??? yerine) “geniş leğen”,
??? talh (??? yerine) “acı” gibi.


12. Soru

Farsça’ya özgü ? sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Farsça’ya özgü sayılabilecek
seslerden biri, iki türlü söylenişi bulunan ve alfabede ? harfiyle temsil edilen sestir. Boğaz sonunda dil
köküyle art damak arasındaki bir daralma noktasından çıkar. Bu ses aslında Türkçe’nin de tanıdığı
bir sestir; ancak bu dönemde şehirli dilinde gerçek
değeriyle söylenmediğini bu yüzyıllara ait gramerlerden öğreniyoruz. Türkçe’de bu ses bir taşralı ağzı
sesi olarak yaşamış ve hâlen de yaşamaktadır.
Farsça’da tıpkı Arapça’daki gibi boğazlı tonsuz bir
art damak sesidir. Hem kendi kelimelerinde, hem de
Arapça’dan alınma kelimelerde kendi ses değeriyle kullanılmıştır: havf “korku”, ?? har “eşek”, hıred
“akıl”, ?? hargûş “tavşan”, hûb “güzel”, ?
hurde “küçük, parça”, ?? yah “buz” gibi. Türkçe söyleyişte bu sesin değeri değiştirilmiş, ? he gibi söylenmiştir.
İkinci tür ? Farsça’ya özgü dudaksıl (labial)
bir ?‘dır. Dudakların yuvarlaklaştırılmasıyla çıkarılır. Sesin bu niteliğini belirtmek için önüne her
zaman bir ? vav yazılır: ? hv
îş “kendi”, ?
hv
âb “uyku”, ? hv
ân “sofra”, ?? hv
??????? ,âce
üstühv
ân “kemik” gibi. Bu ? vav bir ünlü ya da ünsüz sesi göstermediği için “okunmayan vav” (vâv-ı
ma‘dûle) diye anılmıştır. Bu gibi kelimelerin Türkçe metinlerdeki yazılışları Türkçe’deki söylenişlerini
değerlendirmeye imkân verir. Bu da sonuç olarak
böyle bir sesin Türkçe’ye geçmediğidir. Aslında
Farslar da bu sesi zamanla terk etmişler, ünlüsü kısa
hecelerde a’yı o’ya çevirmişlerdir: ? yerine
hoş, ? yerine hor gibi.


13. Soru

Farsça’ya özgü v sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Farsça’ya özgü v. Farsça’nın bu ünsüzü çift dudak v’sidir (= w). Türkçe söyleyişte değiştirilmiş,
bir diş-dudak sesi olan v ile söylenmiştir: ? âwâz,
Türkçe’de: “avaz avaz bağırmak”ta olduğu gibi: avaz.


14. Soru

? sad sesinin özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu ses dilin damağa doğru yükselmesi ve kapaklanması sırasında dil ucunun
üst ön dişlerin ortasına değmesiyle çıkarılır.
Tonsuzdur. Kalın ünsüz harflerinden biridir. Kimi kalın sıradan Türkçe kelimelerde
? sin yerine kullanılmıştır.


15. Soru

? zı sesinin özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu da dilin damağa doğru yükselmesi
ve kapaklanması ile kalınlık niteliği kazanan seslerdendir. Dil ucunun üst ön dişlerin ucuna yakınlaştığı bir kapanma noktasından çıkarılır. Bu sesin ? se ve ? zel’den
nitelikçe farkı, söylenişi sırasında dil ucunun pek az dışarı çıkmasıdır. Türkçe’de bu
ses ? ze harfinin sesi olan olağan z ile söylenmiştir. Kalın ünsüz harflerinden biri olması
yüzünden, kimi kalın sıradan kelimelerde ?
ze yerine kullanılmıştır: zır, ? zort,
??? kaz gibi.


16. Soru

Kesmeli kavramını açıklayınız. 

Cevap

Bu terim Arapça kelimelerde bir ünlü
önünde hemzenin söylenişiyle ilgilidir. “Gırtlak
çarpması” da denilen bu söyleyişte ses dudaklarının
birbirine bir anlık çarpmasından doğan ünlüye benzer kesik bir ses duyulur: teesir gibi.


17. Soru

? ha sesinin özelliklerini açıklayınız.

Cevap

Bu ünsüz işaretinin karşıladığı ses de Arapça’ya özgü bir gırtlak sesidir. Birbirine yaklaşan ses dudaklarının arasından sürtünerek geçen havanın meydana getirdiği hışırtıyla duyulan tonsuz bir sestir. Türkçe söyleyişte bu ses büyük ölçüde değişikliğe
uğramış ve yine tonsuz bir gırtlak sesi olan h sesine dönmüştür. Söyleyişteki bu değişmenin yer yer yazıya da yansıtıldığı görülür:
??? lahm yerine lehem (lehim), ? sâhil yerine ?gibi.


18. Soru

Türkçe'de çift dudak ünsüzleri ile ilgili kural nedir?

Cevap

Türkçe’de çift dudak ünsüzü ancak yuvarlak bir ünlüden önce ortaya çıkabilir; tavuk, kovuk, fos, fodul, fukara, havuz. davul kelimelerindeki f ve v’ ler böyledir.


19. Soru

Ünsüz harflerin kelime içindeki durumları neden değerlendirmeye alınmaz?

Cevap

Bunun sebebi bir ünsüz
sesin olağan olarak bir hecenin ya başında, ya da
sonunda bulunabilmesidir. Bununla birlikte sonu
çift ünsüzlü alıntı kelimelerde iç ses olarak yer alabilirler. Ancak bu durumda Türkçe’de çoklukla iki
ünsüz arasına bir dar ünlü gelir ve tek heceli kelime
iki heceli olurken ilk ünsüz hece başında kalır: şehrşehir, vakf-vakıf, emr-emir, devr-devir, tabl-tabul
(davul), havz-havuz, lutf-lutuf gibi


20. Soru

Osmanlı Türkçe'sinin ünsüz harflerinin genel özellikleri nelerdir?

Cevap

Bu alfabenin ünsüz harfleri, içinde bulundukları hecenin
ünlüsünü kalın-ince okutmaları yönüyle iki öbekte
toplanmıştır:
a. kalın ünsüz harfleri: ? ha, ? hı, ? sad, ?
dad, ? tı, ? zı, ? ayın, ? gayın, ? kaf;
b. ince ünsüz harfleri: ? be, ? te, ? se, ? cim,
? ,şın ? ,sin ? ,ze ? ,rı ? ,zel ? ,dal ? ,çim ?
fe, ? kef, ? gef, ? lam, ? mim, ? nun, ? vav,
.ye ? ,he ?








Osmanlı Türkçesine Giriş 1 Dersi
4. Ünite Sorularla Öğrenelim

Çeviriyazı

 
1. Soru

Çeviriyazı (transkripsiyon) nasıl tanımlanır?

Cevap

Bir dilin eski bir döneminde, farklı bir alfabeyle yazılmış metinleri kullanılmakta olan alfabeye aktarma işlemine çeviriyazı (transkripsiyon) denir.


2. Soru

İdeal bir alfabe nasıl olmalıdır?

Cevap

En ideal alfabe her yalın sesin bir tek işaretle gösterildiği alfabedir. Böyle bir alfabenin kullanıldığı yazı da dilin seslerini karışıklığa yol açmadan gösterebilir.


3. Soru

Olağanlaştırılmış metin çeviriyazısının türleri nelerdir?

Cevap

İki türü vardır.

1. Olağanlaştırma yalnızca kullanılmakta olan alfabenin harfleriyle yapılır. Bu, geniş anlamda bir uygulamadır. Böylesi
bir çeviri geniş bir okuyucu kitlesini göz önünde bulundurur, çoğunluğun okuyup yararlanması amacıyla yapılır.
2. Olağanlaştırma için ayrıca özel işaretli harfler kullanılır. Bu ise dar anlamda bir uygulamadır. Dil, edebiyat ve tarih bakımından önemli ve özelliği olan yayımlarda kullanılır. Bu tür çeviriyazılarda yer alan her yalın ve özel işaretli harf sesçe ve işleyişçe değer/değerler bakımından kaynaklardan elde edilmiş sonuçları yansıtmalı, açıkçası döneminin söyleyiş
(telaffuz) değerlerini göstermelidir.


4. Soru

Çeviriyazılı metinlerde yazım kurallarının uygulanmasının faydası nedir?

Cevap

Çeviriyazılı metinlerde yazım kurallarının uygulanması, daha çok biçim yönünden fayda sağlar; metni yapı birimleri bakımından çözümlemeye, kimi kelime öbeklerinde kurucu üyeler arasındaki ilişkiyi göstermeye, metni anlamca açıklamaya yarar. Özellikle büyük harf ve nokta kullanımının
özel adları tanıtma, cümleleri ayırma bakımından değeri büyüktür.


5. Soru

Çeviriyazısının kullanılması hangi durumda gereksiz olur?

Cevap

Kullanılan işaretler, ancak eski dönem metninin farklı alfabesini de iyi bilenler için pratik bir değer taşır. Bu yüzden, eskiden kullanılmış bir alfabenin harfleri ve bunların türlü değerleri ile yazının özelliklerini ayrıntılı olarak göstermek ancak ilmî çalışmalarda tutulacak bir yol olmalıdır. Konusu bakımından önemli, geniş bir okuyucu kitlesine ulaşması istenen metinler için bu uygulama gereksizdir.


6. Soru

Alfabe başka bir dilden alındığında nasıl problemler ortaya çıkmaktadır?

Cevap

Alfabe başka bir dilden alınmışsa, iki dil arasında bulunması olağan farklar yüzünden, yazı sisteminin imkânları yeni işleyişinde uyum güçlüğü çeker; kimi yönden tutarsızlık, kimi yönden de yetersizlik gösterir. Tutarsızlıkların en kötülerinden biri aynı ses için birden çok harfin bulunması, yetersizliklerin en kötüsü ise dile özgelik kazandıran temel seslendirme sistemini yansıtacak sayıda işaret bulunmamasıdır.


7. Soru

Osmanlı Türkçe'sinde ? / ? / ? ; ? / ? / ? / ? ; ? / ? harfelerinde görülen nöbetleşmeler ne işe yarar?

Cevap

Osmanlı Türkçesi yazımında görüldüğü gibi, aynı ünsüz sesin birden çok harfle gösterilmesi, ünlü sesin değerini belirtmek içindir: ? / ? / ? ; ? / ? / ? / ? ; ? / ? harflerinde görülen nöbetleşmeler bulundukları hecelerin kalın-ince sıralarını göstermeye yarar.


8. Soru

Metin çeviriyazısı alfabesinin özellikleri nelerdir?

Cevap

Dilin eski dönemlerinde kullanılmış olan farklı bir yazının ses işaretlerini (harflerini) kullanılmakta olan alfabelerdeki işaretlerle aktarmaya yarayan alfabe. Tarihî dönem metinlerine uygulandığı için, bu tür alfabelere ‘metin çeviriyazısı alfabesi’ denilir. Bunun iki alt türü vardır:
a. Yalnızca harflerin bire bir karşılıklarıyla yapılan çeviri uygulaması,
b. Metnin yazıldığı dönem hakkında çeşitli kaynaklardan elde edilmiş veri ve delillere dayanan sonuçları yansıtan yorumlanmış çeviri uygulaması.


9. Soru

Sesçil (fonetik) çeviriyazı alfabesi nasıl tanımlanır?

Cevap

Bir dilin bütün konuşma seslerini göstermeye, kişilerin söyleyişlerindeki farklı sesleri, yerli ağızlarda görülen ses çeşitlerini aktarmaya yarayan alfabe. Daha çok ağız çalışmalarında görülen bu tür alfabeler yalnız ilim çevrelerinde kullanılır ve ‘sesçil (fonetik) çeviriyazı alfabesi’ adıyla anılır.


10. Soru

Bugünkü Türkçe'de n harfiyle yazılan genizsi n sesi ile k ve g (ğ, y) sesleri Osmanlı Türkçe'sinde hangi harf ile gösterilmektedir?

Cevap

Türkçe'de bugün n harfiyle yazılan genizsi n sesi ile k ve g (ğ, y) seslerini göstermek için ? sesi kullanılır.


11. Soru

Edebiyat eserleri de söyleyişi belirlemede nasıl bir katkısı bulunmaktadır?

Cevap

Edebiyat eserleri de söyleyişi belirlemekte önemli ve değerli katkılar sağlar. Manzum eserlerde kullanılan ölçü sisteminin hece sayısına ya da yapısına (kapalı-açık, uzun-kısa) dayanması çoğu kez yabancı kelimelerdeki ünlü niceliklerini belirlememize yardımcı olur.


12. Soru

Dil, ses, yazının birbiriyle ilişkisi nasıl açıklanır?

Cevap

Dil toplumların var ettikleri bir ürün, bir toplumu oluşturan kişilerin beyinlerindeki ortak görüntüler sistemidir. Bu sistemin kurucu birimleri seslerdir. Yazı ise bir araçtır; konuşma dilinde zincirlenen her ses birimini işitme organımızca algılanan değeriyle görme organımızca algılanmak üzere aktarmaya yarar. Bir başka deyişle, yazının varlık
nedeni dili göstermektir. Dilleri genellikle yalnız yazı aracılığıyla tanırız.


13. Soru

Dilin "yıllar geçtikçe harf biçiminden çıkması" durumu nasıl açıklanır?

Cevap

Dil durmadan gelişir ve değişir; alfabe ve yazı ise tek şekilliğe bağımlıdır, olduğu gibi kalma eğilimindedir. Böylece harf dediğimiz biçimler giderek göstermesi gereken seslerin karşılığı olmaktan çıkar. Bir dönemde sesleriyle uyuşumlu olan bir yazma biçimi
bir sonraki dönemde uyuşumsuz duruma gelir, bu yüzden değişikliği yansıtabilmesi amacıyla değiştirilir.


14. Soru

Çeviriyazının uygulanma prensibi nedir?

Cevap

Çeviriyazı, aslında bir metnin yazıldığı dönemin dilindeki ses birimleri ile bunların bildirişim sistemindeki işleyişleri hakkında bilinen ya da türlü kaynaklardan elde edilen değerlerin kullanılmasıyla gerçekleştirilen bir seslendirme uygulamasıdır.


15. Soru

Geçmişteki bir dil, ya da bir dilin belli bir dönemi söz konusu olduğunda dolaylı veriler elde etmek için nasıl bir yol izlenir?

Cevap

Bu durumda başvurulacak iki ana kaynak vardır:
1. İlk kaynağı dış malzemeler oluşturur. Bu da o dönemde yaşayıp da söyleyişi dolaysız tanıma yoluyla tasvir etmiş kimselerin tanıklığına dayanır.

2. İkinci kaynak, seslerin dilde iç gelişimi, belli seslerin yazıda gösterilmesindeki çeşitlilik ve edebiyatta kullanımından elde edilen delillerdir.


16. Soru

Nazımda kafiye, nesirde seci dile ilişkin nasıl ipuçları verir?

Cevap

Nazımda kafiye, nesirde ise seci denilen ses denklikleri yine birçok durumda ses
değerleri konusunda bizi aydınlatır (sonu ? dal ile yazılmış kelimenin ? te ile yazılanla kafiyeli olması, kafiye uygunluğunu göstermek amacıyla süreklileşmiş ön damak ünsüzü g’nin ? kef yerine ? ye ile yazılması gibi).


17. Soru

Dolaysız tanıma yolu nasıl açıklanır?

Cevap

Yaşayan bir dilin seslerini ve bu seslerle kurulmuş sistemini ortaya koymanın yolu dolaysız tanıma yoludur. Veri dilde canlıdır, tanıtıcı değeriyle yaşamaktadır ve kendisine kimlik kazandıran niteliği bütün ayrıntısıyla ele verir. Yapılacak şey ses birimlerini yaşamakta olan değerleriyle belirleyip sistemi ortaya koymak, sonra da kullanılmakta olan işaretler sistemi, yani alfabe ile bu sistemi karşılaştırmaktır.


18. Soru

Türkçe'de kullanılan dil ile yazı arasındaki sorunun nedeni nasıl açıklanır?

Cevap

Yazı bağlayıcı ve buyurucudur. Karşı koyulmaz bir baskıyla dili etkiler. Bu durum en çok yazılı metinlerin önemli bir yer tuttuğu, zengin bir edebiyatın gelişip yayıldığı dillerde görülür. Bu gibi dillerde gözle algılanan görüntü söyleyişi yönlendirir ve bunun sonucunda ortaya yanlış söyleyişle çıkar. Dil açısından bu, tersine bir işleyiştir ve hiç
de sağlıklı bir durum değildir. Kullandığı alfabe yüzünden dilimiz bu hastalıklı durumu yüzyıllarca yaşamıştır.


19. Soru

Olağanlaştırılmış metin çeviriyazısı nasıl tanımlanır?

Cevap

Çeviriye yazılı metinde ayrı işaretlerle gösterilmiş olsun olmasın, bütün ses birimleri düzenlenmiş alfabeyle olması gerektiği gibi yazıya geçirilir. Olması gereken konusundaki yorum ve değerlendirme metnin yazılmış olduğu dönemin konuşma diline dayandırılmak zorundadır. Kaynaklık eden metinde bulunmayan ses birimi işaretleri, olağan şartlarda bulunması gerektiği var sayılan işaretlerle tamamlandığı için bu tür çeviriyazıya ‘olağanlaştırılmış metin çeviriyazısı’ adı verilir.


20. Soru

Bir dilin eski dönemindeki durumunu aydınlatabilmek için yapılması gereken nedir?

Cevap

Hangi alfabe kullanılmış olursa olsun, yazı işaretleri yine de dilin ses sistemini gösteren araçlar
olduğuna göre, bir dilin eski dönemindeki durumunu aydınlatabilmek için yapılması gereken iş,
görüntüyü yansıtan bu araçların sistemle ne ölçüde uyuştuğunu belirlemektir.


21. Soru

Sesçil yazı sistemlerinin özellikleri nelerdir?

 

Cevap

Yazı sistemleri türlü türlüdür. Kimisi, Çince gibi, kavramlara dayanır, kimisi ise sesçildir. Sesçil olanı, kelimede birbirini izleyen seslerin oluşturduğu zincirleme dizilişi göstermeyi amaçlar. Bunların da kimi hecelik, kimi de alfabetiktir, yani sözün en küçük birimlerine dayanır.





 

 
Bugün 9 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol